stanbul’un fethinden sonra kurduğu devleti, cihan imparatorluğuna çevirmek isteyen Fatih, imparatorluğun ömrünü uzatacak kanunlarla da devlet yapısını sağlamlaştırmak ister.
Konstantiniyye’nin fethiyle Doğu Roma’nın bağrına İslam/Osmanlı sancağını diken Fatih Sultan Mehmet, Papa’nın Hıristiyanlığa davet mektubuyla, bu kez gözünü Batı Roma’ya çevirir. Evvela, Venedik’in en önemli kalelerinden biri olan Egriponte’yi (Eğriboz) ele geçirir. Venedik ve Papalık, bir yandan Fatih’i çeşitli suikastlerle ortadan kaldırmayı denerken, Vlad Tepeş’i (Kazıklı Voyvoda) Fatih’in önüne sürerler. Diğer yandan da Osmanlı’nın doğu komşularıyla kirli ittifaklara girerler. Fatih, gözünü Kızıl Elma’ya (Batı Roma’ya) dikmişken, Akkoyunlular ve Karamanoğulları’yla da mücadele edecek; Karamanoğulları’nı ortadan kaldırıp, Akkoyunlular’a unutamayacağı bir yenilgi tattıracaktır.
İstanbul’un fethinden sonra kurduğu devleti, cihan imparatorluğuna çevirmek isteyen Fatih, imparatorluğun ömrünü uzatacak kanunlarla da devlet yapısını sağlamlaştırmak ister. Bu esnada şehzadeler Bayezid, Mustafa, Cem ve valideleri Gülbahar, Çiçek ve Gülşah arasında gizliden gizliye süren rekabet, daha açıktan ve üst boyutlara taşınır. Şehzade valideleri için tek hedef, Sultan’dan sonra kendi evlatlarının tahta çıkmasıdır. Çünkü ancak bu şekilde hayatta kalmaları mümkün olacaktır.
İstanbul’un fethinden sonra kurduğu devleti, cihan imparatorluğuna çevirmek isteyen Fatih, imparatorluğun ömrünü uzatacak kanunlarla da devlet yapısını sağlamlaştırmak ister.